salicievi@hotmail.com
Doksan yedi yıldır orada, o kara gürgenin gölgesinde yatıyorlar.
Tam doksan altı yaz ve kış, hiç yaşlanmadan ve yaşamadan, uğrunda öldükleri ve kurtulduğunu göremedikleri bu toprağın koynunda, kimselere ayan olmadan, görülmeden ve bilinmeden uyuyorlar.
8 Eylül 1922 günü, Yunan ordusunu takip harekâtı sırasında, Bursa ili Yenişehir ilçesinde, Burcin Boğazı mevkiinde pusuya düşürüldüler. Ahmet’tiler, Mehmet’tiler, Hasan’dılar, Hüseyin’diler.
Kurtuluşa bir gün kala, o ormanın eteğindeki kuytuda, kara gürgenin dibinde vurulup öldüler. Elbiseleriyle gömüldüler, birinin cebinde bir ceviz varmış, öyle dedi köylüler.
30 Ağustos 1922 günü Türk ordusu büyük bir zafer kazanmış, ama iş bitmemişti. Cephede bozguna uğrayan düşman ana yurdun her köşesinden kovulmalı, işgale uğrayan vatan toprakları temizlenmeliydi. Her birlik bulunduğu yerde takip hareketine girişti. Son bir gayretle, bir daha asla yaşamayacakları bir zilleti bitirmeye and içtiler.
9 Eylül günü muzaffer Türk ordusu İzmir’e girerken, kurtuluş günü şenliklerle kutlanırken, o sabaha erememiş, o günü görememiş, son şehitlerden 24’ü de Kıblepınar ‘da toprağa verildiler.
Balkan Savaşı’ndan Kafkas Cephesi’ne, Arap çöllerinden esarete kahramanlığı sade bir hayat gibi yaşayan, cephelerde tam üç kez yaralanıp geri dönen , göğsüne takılan madalyaların altındaki yüreği baştan başa bir memleket eden Binbaşı Muharrem Bey ve komutasındaki birlikten 24 asker, zaferden bir gün önce şehit oldular.
Yaralandığı tepenin adı o günden sonra Muharrem Tepesi diye anıldı. Hastane olarak kullanılan köy evinde, son nefesini verdiği Selimiye Köyü’nde toprağa verilirken uzaklarda zafer marşları çalıyor, şanlı bir bayrak, hürriyete kavuşmuş bir ülkenin göklerine çekiliyordu.
Ebedi minnet ve şükranla.
Unutmayacağız.
Unutturmayacağız.