salicievi@hotmail.com
İstanbul… Sene 1920… On yıl boyunca Trablusgarb’tan Balkanlara, Çanakkale’den, Sarıkamış’a, Galiçya’dan Yemen çöllerine bir uğursuz ittifakın peşinden giden, gönderilen Anadolu çocuklarının, Memet’lerin , kâh karlı dağlarda kâh susuz sahralarda eriyip gittiği, memleketin galip orduların askerleri tarafından işgal edildiği, başları eğik,omuzları çökmüş, hastalıklı, aç ve umutsuz insanların yol kenarlarından ürkekçe yürüyüp evlerine sığındıkları günler…
Düşman donanmasının gemileri Marmara Denizi’ne demirlemiş, toplarını Saray’a çevirmiş… O Saray ki müstevlileri anavatana buyur etmiş,direnenleri hain ilân edip haklarında idam fermanlarını mühürlemiş… O Saray ki, Anadolu’nun işgale uğramış, yakılıp yıkılmış kasabalarından, kıyımdan zulümden yükselen feryatlara işbirlikçi korkak kulakları sağır…
Sene 1920… Yıkılan imparatorluğun payitahtı İstanbul… Bakteriyolojihane-i Şahane’nin asistanlarından Dr. Zekâi Muammer Bey’e , Ankara’dan, teslim olmayıp direnenlerden, yani Mustafa Kemal’cilerden, yani Kuvvayı Milliye’den gizli bir talimat gelir.
Oluşturulmaya çalışılan ulusal ordu mensupları, asker-sivil halk salgın hastalıklardan kırılmaktadır. İstanbul’dan dışarı hiçbir ilâç ve tıbbi malzemenin çıkarılmasına imkân yoktur,kontrol ve aramalar öylesine sıkıdır ki bir kinin hapı bile hastalara ulaşamamaktadır.
Ama emir kesindir; “yüz bin doz çiçek aşısına ihtiyaç vardır”… ayrıca kolera, veba serumları, kinin vb. gibi ilâçlar da istenmektedir.
1895 İstanbul Fatih doğumlu,( Haydarpaşa) İstanbul Darülfünunu Tıp Fakültesi mezunu Dr.Zekai Muammer Bey, geceleri Bakteriyolojihanede gizlice serumları üretir, ilâçları hazır eder ama çiçek aşıları Telkihhane(Aşıevi)nde üretilmektedir, Dr.Abdullah Cevdet-ki kendisi Jön Türk geleneğinden gelir- o aşıhane müdürünü ikna eder, her şey hazırlanır, Dr. Zekai Muammer Bey, pazardan tavşanlar satın alır (bunları aşı ve serum elde etmek için kullanacaktır) ve karanlık bir gecede Karaköy rıhtımından Karadeniz’e açılacak bir gemiye biner.
Yanında yeni evlendiği eşi Muazzez, koltuğunda deney tavşanları, çiçek aşıları, kolera veba serumları, ilâçlar ve mangal gibi bir yürekle…
25 yaşındadır Dr.Zekai Muammer… Fırtınada bata çıka, bütün kontrol noktalarını yürek çarpıntısıyla aşarak İnebolu’ya iner karanlık gecenin sabahında ; taze gelin Muazzez ve kıymetli emanetleriyle…
Cepheye gitmek, savaşmak istemektedir ama Ankara onun vatan hizmetini cephe gerisine yapmasını uygun görür. Dört yıl boyunca Kastamonu’da askeri hastanede ordu için aşı-serum üretir,çevre halkına sağlık hizmetini, bilimi ışığını ama en çok da umudu taşır, çoğaltır, büyütür…
Kurtuluştan sonra Bursa’ya gönderilir, Kastamonu’da yaptığı gibi canıyla-kanıyla devlet hastanesinde hizmet görür, yorulmaz ve yılmaz bir savaşçıdır, Sağlık Bakanı Dr. Refik Saydam görür bu genç adamı, alır Pasteur Enstitüsü’ne gönderir.
1927’de yurda döner… Salgınlardan kırılan Diyarbekir’e tayin olur, burada ve bölge illerde, çiçek, sıtma, kızıl ile mücadele eder, yaygın olan kuduz vakalarına karşı şehirde mükemmel bir hastane kurar. Kışın yolları kapanan çevre il ve ilçelerden gelemeyen hastalar için aşı ve muayene istasyonları oluşturur. 50-60 bin nüfuslu şehirde günde 300 kan örneği tahlil ederek, dört yılda kuduz vakalarını bire indirir. Aşılama tekniğinde yenilikler geliştirir ve uygular.
1932 de İstanbul Kuduz Hastanesi’ne atanır Dr Zekâi Muammer, “hastane hissini verecek ruhtan mahrumdu” dediği merkezi ihya eder.
Dünyanın her yerindeki mikrobiyoloji kongrelerine katılır, bildiriler sunar. 109 bilimsel makale, çok sayıda kitap gazete yazıları yazar. 1953 te Roma Uluslararası Mikrobiyoloji Kongresi’nde kuduz aşılarıyla ilgili buluşu alkışlarla karşılanır, 1957 Kongresi’ndeki sunumu tıp literatürüne geçer. 1948’ de kurduğu Türk Mikrobiyoloji Derneği’nin 30 yıl başkanlığını yürütür, aynı yıllarda hem mikrobiyoloji dergisini, hem de dünyada ilk kez kuduz konusunda dört dilde yayınlanan Rabies adlı dergiyi çıkarır.1959 yılında Fransız Légion d’Honneur nişanına layık görülür. Sayısız konferansa katılır, bilim dergilerinde makaleleri yayınlanır.
“O Cumhuriyet’in devrimci sağlık politikalarının uygulandığı,halk sağlığı kavramının içinin boşaltılmadığı, İstanbul’dan önce Diyarbakır’ın, Anadolu’nun düşünüldüğü yılların bilim insanıydı”
Dr.Zekai Muammer TUNÇMAN, halk sağlığını koruma çalışmalarını vatan hizmeti sayan, aydınlanma devriminin neferlerinden, gizli kahramanlarındandı.
O, bir Tıbbiyeli idi.
O, bir Kuvvacı’ydı.
O’nun şahsında dün de bugün de insanlığın hizmetinde kahramanca savaşan hekimlerimizin önünde saygı ile eğiliyoruz.
Kaynak: “Türkiye’nin Pasteur’ü Dr.Zekai Muammer Tunçman” Firdevs Gümüşoğlu- Berfin Yay.