TÜRK DEVRİMİNDE ULUSALCILIK
OTURUM 1:
Türk Devrimi’nin ilk büyük adımı, ilk büyük dönüşüm; Uluslaşma/ Uluslaştırmadır.
ULUS; Aynı tarihsel kökten gelen, kültür ve gelenek ortaklığı gösteren, genellikle aynı topraklarda ve ekonomik alanda yaşayıp, aynı dili ya da ortak bir dil konuşan insan topluluğudur.
Bu tanımda; dil, tarih, kültür, ülke ve ekonomi birliği veya ortaklığı anılmakla beraber din ve ırk birliği geçmemektedir.
Tarihsel olarak Ulus;
- Ekonomik yaşamda (yerli burjuvazi, ulusal pazar)
- Siyasal düzlemde (merkezi ulusal devlete geçiş)
- Kültürel anlamda (dil ve kültür birliği)
Temelleri üzerinde yükselir.
Ulusçuluk; bu sosyolojik oluşumların ideolojik boyutudur.
Bir ulusal toplum yaratma ve bunun bağımsız devletini yaşatma ideolojisidir.
Dünya tarihinde uluslaşma hareketleri 17.-20. y.y.lar arasında 3 dalga halinde incelenmektedir:
Türk Ulusçuluğu 18. y.y.’ da Fransız Devrimi ile başlayan ilk dalgadan ve 19. y.y.’ da monarşiye karşı ulusal bağımsızlık mücadelesi veren Balkan halkları hareketinden etkilendiği kadar, 20. y.y.’ da üçüncü dalgayı oluşturan, emperyalizm ve sömürgeciliğe karşı Asya ve Afrika halklarının bağımsızlık ve ulusallaşma hareketlerinden de etkilenmiştir.
1900’ lerin başında Balkanlardaki ayaklanmalar, Türk asker ve sivil aydınları ulusal düşüncelerle tanıştırdı.” Ulusal bağımsızlık için çarpışan karşı güçlerden gelen kıvılcımlar Osmanlı ordusunda da milliyetçi meşaleleri tutuşturdu. Öylesine ki; savaşa Osmanlı olarak giden Sultanın askerleri; cephelerden Türk olarak dönmekteydi. “ Kaybedilen topraklarla birlikte kendi varlığının bilincine eren ve ulusçuluğu en son savunan Türklerde; milliyetçilik (Ulusçuluk) ideolojisi hızlı bir tırmanışa geçti.
Birinci Dünya Savaşı yenilgisi ve ağır antlaşma koşulları sonucu olan emperyalist kuşatma, işgal veesaret; Misak-ı Milli sınırları içinde bir vatan, bağımsızlık savaşı ve ulusal direnişin koşullarını hazırladı.
Yenilgiyle biten “Mukaddes Cihat”; zaferle sonuçlanacak olan “ İstiklal Harbi”ne dönüşmüştü.
Ulusal Kurtuluş Savaşı; bir ümmeti millete dönüştürdü ve cumhuriyetin ilanı ile ulus devlet kurulmuş oldu.
Özgün bir hareket olan Türk Ulusçuluğu;
Anti- emperyalistti,tam bağımsızlık vazgeçilemez ilkesiydi,
Saldırgan ve yayılmacı değil barışçıydı,”mecbur kalınmadıkça savaş bir cinayettir”düşüncesindeydi,
Batılılaşmaya karşı değil, çağdaşlaşma yanlısıydı,
Irkçı temellere değil; birlikte yaşama ve bağımsızlık azmine dayalıydı.
Ulusal Kurtuluş Savaşı ivmesiyle yukarıdan aşağıya ulusal kültür yaratma amacı; 1920-1924 arasında hız kazandı. Kemalist ulusçuluk:
Türkiye toprakları üzerinde, evrenselliğe de açık bir Ulusal kimlik yaratmak amacını güdüyordu.
- Monarşist değildi.
- Dinci değildi.
- Irkçı değildi.
- Kültür yayılmacısı değildi.
- Yabancı düşmanı değildi.
- Sınıf mücadelesi yanlısı değildi.
Kurtuluş ertesinde Türk Ulusçuluğu; “düşman yaratan tepki milliyetçisi” olmadı.
Emperyalizm ile uygarlığı ayırmayı, komplekssiz ilişkiler kurmayı başardı.
“Öteki, hasım” başka milliyetçilikler bulmadı, gerilikle savaşmayı seçti,
Gericiliğin nedenini, taassup (tutuculuk) ve cehaleti düşman olarak gösterdi.
Türk Devriminin ulusalcılık İlkesi uygulamada; büyük oranda başarılı olup benimsenmesine rağmen, yer yer Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ile Türk vatandaşı kimliği arasında gel-git yaşadı ve bazı problemli alanlar günümüze kadar varlığını sürdürdü.